Kovulmuş şeytanın şerrinden Rahmân Rahîm Allah'a sığınırım
30- Ve (o gün) Resul diyecek ki: "Yâ Rabbi! Benim toplumun bu Kur'an'ı39 yalnızlığa mahkûm etti!"40
31 İşte böylece Biz, her peygambere, suçu karakter haline getirenler içerisinden düşmanlar çıkarmışızdır: olsun, nasıl olsa Rabbin yol gösterici ve yardım edici olarak sana yeter.
31 İşte böylece Biz, her peygambere, suçu karakter haline getirenler içerisinden düşmanlar çıkarmışızdır: olsun, nasıl olsa Rabbin yol gösterici ve yardım edici olarak sana yeter.
Dipnotlar:
39 Kur'an, fu'lan vezninden mastardır. Ka-ra-e/ve/ye kökünden türetilmiştir: "Toplamak, cem etmek, bir araya getirmek" demektir (Mekâyîs). Kur'an, "Eşyayı birbirlerine yaklaştırarak aralarındaki bağı keşfetmek" manasına gelir. Bilgiyi elde etme, üretme ve iletme süreçlerinin tümünü ifade eder. Zaten "okumak" da budur. Fu'lan vezni, hem ismî fail hem ismî mef'ul anlamında olup, bu kalıbın kendisi için kullanıldığı şeyin, kelimenin taşıdığı anlam ile dolu olmasını gerektirir (Şatıbî, el-Muvâfakât I, 80). Kur'an, "okumanın tüm olumlu anlamlarıyla dolu olan bir hitab" demektir. Kur'an, lafız ile mânanın evliliğinin meyvesidir. Lahzı cismi, mânası ruhu temsil eder. Kur'an kelimesi, özelilikle surelerde "isimleşmiş"anlamıyla kullanılmaz (Bkz:10:15, not 26). Burada kullanımından yola çıkarak şöyle bir yorum yapılabilir: Kur'an'dan kasıt Peygamberin vahyi okuyuşudur. Âyetteki haza zamiri "okunuş" anlamı verdiğimiz Kur'an ile birlikte "bu okunuş" demektir ki, bununla Peygambere mahsus bir okuyuş kastedilmiş olur. Bu takdirde mâna şu olur: Peygamberin vahyi okuyuşunun sonucu olan ilâhi mesajı, toplumum metrûk bıraktı" (Krş 43:44).
40 Veya: "bir sayıklama, bir hezeyan gibi gördü" (Ferrâ). Mehcûr, bir şeyden mahrum olmayı değil, yanı başında olduğu halde ona sırt dönmeyi ifade eder. Tıpkı şu âyette söz edilen durum gibi: "Tevrat'ı taşıma sorumluluğu kendilerine verilip de sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar yüklenmiş (fakat sırtındakinin değerinden haberi olmayan) eşeğin durumu gibidir" (62:5). Bu şikayetin muhatapları, özne olan Kur'anı nesneleştirip hayattan dışlayanlardır. Kur'an'ın nesneleştirilmesi dört aşamalı bir süreçte gerçekleşti: 1) Anlam değer verilip üretilmeyince tüketildi. 2) Tüketilen anlamdan doğan açık lafız yüceltilerek kapatıldı. 3) Yüceltilen lafız anlamanın konusu olmaktan çıkıp fetiş bir nesne haline dönüştü. 4)Nesneleşen lafza ise "mukaddes ölü metin" muamelesi yapıldı. Âyet, sürecin sonunu daha baştan haber veriyor.
39 Kur'an, fu'lan vezninden mastardır. Ka-ra-e/ve/ye kökünden türetilmiştir: "Toplamak, cem etmek, bir araya getirmek" demektir (Mekâyîs). Kur'an, "Eşyayı birbirlerine yaklaştırarak aralarındaki bağı keşfetmek" manasına gelir. Bilgiyi elde etme, üretme ve iletme süreçlerinin tümünü ifade eder. Zaten "okumak" da budur. Fu'lan vezni, hem ismî fail hem ismî mef'ul anlamında olup, bu kalıbın kendisi için kullanıldığı şeyin, kelimenin taşıdığı anlam ile dolu olmasını gerektirir (Şatıbî, el-Muvâfakât I, 80). Kur'an, "okumanın tüm olumlu anlamlarıyla dolu olan bir hitab" demektir. Kur'an, lafız ile mânanın evliliğinin meyvesidir. Lahzı cismi, mânası ruhu temsil eder. Kur'an kelimesi, özelilikle surelerde "isimleşmiş"anlamıyla kullanılmaz (Bkz:10:15, not 26). Burada kullanımından yola çıkarak şöyle bir yorum yapılabilir: Kur'an'dan kasıt Peygamberin vahyi okuyuşudur. Âyetteki haza zamiri "okunuş" anlamı verdiğimiz Kur'an ile birlikte "bu okunuş" demektir ki, bununla Peygambere mahsus bir okuyuş kastedilmiş olur. Bu takdirde mâna şu olur: Peygamberin vahyi okuyuşunun sonucu olan ilâhi mesajı, toplumum metrûk bıraktı" (Krş 43:44).
40 Veya: "bir sayıklama, bir hezeyan gibi gördü" (Ferrâ). Mehcûr, bir şeyden mahrum olmayı değil, yanı başında olduğu halde ona sırt dönmeyi ifade eder. Tıpkı şu âyette söz edilen durum gibi: "Tevrat'ı taşıma sorumluluğu kendilerine verilip de sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar yüklenmiş (fakat sırtındakinin değerinden haberi olmayan) eşeğin durumu gibidir" (62:5). Bu şikayetin muhatapları, özne olan Kur'anı nesneleştirip hayattan dışlayanlardır. Kur'an'ın nesneleştirilmesi dört aşamalı bir süreçte gerçekleşti: 1) Anlam değer verilip üretilmeyince tüketildi. 2) Tüketilen anlamdan doğan açık lafız yüceltilerek kapatıldı. 3) Yüceltilen lafız anlamanın konusu olmaktan çıkıp fetiş bir nesne haline dönüştü. 4)Nesneleşen lafza ise "mukaddes ölü metin" muamelesi yapıldı. Âyet, sürecin sonunu daha baştan haber veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder