115 VE doğrusu Biz Âdem'e, her şeyden önce, talimatımıza (uygun bir fıtrat) nakşetmiştik;98 fakat o buna yabancılaştı;99 dolayısıyla Biz onu bu hususta kararlılık sahibi bulmadık.
116 Hani meleklere "Âdem(oğlu) için emre âmâde olun!"100 dediğimiz zaman, onların tümü hemen emre âmâde olmuştu; fakat sadece İblis101 yüz çevirmişti.
117 Bunun üzerinen Biz de "Ey Âdem!" demiştik, "İşte bu, sana ve eşine tarifsiz102 bir düşmanlık beslemektedir; dolayısıyla, onun sizi has bahçeden çıkarma girişimlerine karşı çok dikkatli olun; yoksa bedbaht olursun!103
118 Zira aklından çıkarma ki burada aç değilsin, açık değilsin;
119 yine unutma ki burada ne susuzluk çekersin, ne de sıcağa maruz kalırsın!"
120 Hal böyleyken şeytan onu vehimlere sürükleyerek "Ey Âdem!" dedi, "Sana sonsuzluk ağacını ve sonu gelmez bir saltanatın (yolunu) göstereyim mi?"104
121 Derken o ikisi ondan yediler Bunun ardından kendi cinselliklerinin farkına vardılar ve başladılar has bahçenin yapraklarından topladıklarıyla üzerlerini örtmeye; sonuçta Âdem Rabbine karşı gelmiş ve huzurunu bozmuş oldu.105
122 Nihayet Rabbi onu seçip arındırdı. Dolayısıyla hem tevbesini kabul etti,106 hem de ona (sorumluluğunu ifa edecek) yolu göstererek
123 dedi ki: "O makamdan hep birlikte birbirinize düşman olarak inin!107 Bundan böyle de, Benim katımdan size doğru yol bilgisi gelecektir: artık kim Benim gösterdiğim yolu izlerse, işte o ne sapacak ne de kendini yitirecektir.108
124 Fakat, kim de Benim uyarıcı mesajlarımdan109 yüz çevirirse, iyi bilsin ki onun hayat alanı daraldıkça daralacak110 ve Kıyamet Günü biz o kimseyi kör olarak kaldıracağız.
125 O kimse "Rabbim" diyecek, "Niçin beni kör olarak haşrettin; oysa ben daha önce gören biriydim?"
126 (Allah) "Evet, öyle!..."111 diyecek, "Sana Bizim âyetlerimiz ulaşmıştı, fakat sen onları unutmuştun; sonuçta bugün de sen unutulacaksın, hepsi bu!"
127 İşte Biz de, haddi aşan112 ve Rabbinin âyetlerine güvenip inanmayan kimseleri böyle cezalandırırız;113 hele bir de âhiret azabı var ki, o çok daha şiddetli ve çok daha kalıcıdır.
Dipnotlar
98 A'râf 11'den de açıkça anlaşılacağı gibi Kur'an'ın tamamında Âdem'in kısası Âdemoğlu'nun kıssasıdır. (Âyetin notuna bkz.) Burada tüm insanları içine alan bir fıtrat sözleşmesinin dile getirildiği hatırlatılmaktadır: "Onlar ki Allah'a verdikleri söze sadâkat gösterirler ve fıtrat sözleşmesini ihlal etmezler (13:20). Metinde ki ilâ edatı, "söz aldık" anlamına gelen 'ahidnâ'ya düz anlam verilmesini güçleştirmektedir ("Âdem'e söz aldık"?). İlâ edatı hedeflenen zaman ve mekânın nihayetine delâlet eder (İtkân II, 161). Burada, insanoğlunun yaratılış amacını gerçekleştirecek kıvama getirildiği ifade edilmektedir. Başka âyetlerde tasvir edilen 'üflenen ruh' ile beşerlikten insanlığa geçiş, Allah-insan arasında zımnî bir sözleşme (misak, ahd) olarak nitelendirilir (Bkz: 15:29; 38:72). Parazatez içi açıklamamız bu mülahazalara dayanmaktadır.
99 Nesiye, "o söyleneni unuttu" ya da mecazen "sırt çevirdi, tanımazdan geldi" anlamına gelir. Nisyan, "insanın kendi muhafazasına emanet edilmiş bir şeyi terk etmesidir". Bu, akıl zafiyetinden olabileceği gibi, aldırmazlıktan ya da kasıt sonucu da olabilir (Bkz: özellikle bu âyet bağlamında sözcüğü ele alan Râğıb). Doğaldır ki, insanın kendi özüne yerleştirilmiş olan fiilî bir sözleşmeyi (ahd misak, fıtrat) unutmasının en doğru karşılığı "kişinin kendisine yabancılaşmasıdır"dır.
100 Secde'nin yorumu ve Âdem'i "Adem(oğlu) olarak çevirmemizin gerekçesi için bkz: 7:11, notlar 6 ve 7.
99 Nesiye, "o söyleneni unuttu" ya da mecazen "sırt çevirdi, tanımazdan geldi" anlamına gelir. Nisyan, "insanın kendi muhafazasına emanet edilmiş bir şeyi terk etmesidir". Bu, akıl zafiyetinden olabileceği gibi, aldırmazlıktan ya da kasıt sonucu da olabilir (Bkz: özellikle bu âyet bağlamında sözcüğü ele alan Râğıb). Doğaldır ki, insanın kendi özüne yerleştirilmiş olan fiilî bir sözleşmeyi (ahd misak, fıtrat) unutmasının en doğru karşılığı "kişinin kendisine yabancılaşmasıdır"dır.
100 Secde'nin yorumu ve Âdem'i "Adem(oğlu) olarak çevirmemizin gerekçesi için bkz: 7:11, notlar 6 ve 7.
101 Allah ile ilişkisi anlatılırken İblis, insan ile ilişkisi anlatılırken şeytan olarak anılır (Bkz: 81:25, not 21). Altı yerde anlatılan bu kıssa "Atalar da yanılır" iması taşır.
102 Aduvvun belirsiz kullanılmasının anlama teksÎr olarak yansıması (Bkz: İtkân II, 292).
103 Âyette hitap Âdem ve eşine yönelik başladığı halde, son cümlede sadece Âdem'e yönelereke biter. Metnin bu yapısı, İsrâillî rivayetlere dayanan Havva'nın Âdem'i ayarttığını yaygın kanaatinin tam tersini verir.
102 Aduvvun belirsiz kullanılmasının anlama teksÎr olarak yansıması (Bkz: İtkân II, 292).
103 Âyette hitap Âdem ve eşine yönelik başladığı halde, son cümlede sadece Âdem'e yönelereke biter. Metnin bu yapısı, İsrâillî rivayetlere dayanan Havva'nın Âdem'i ayarttığını yaygın kanaatinin tam tersini verir.
104 Şeytanın ebedileşme ve mükemmelleşme tuzağına düşürmek için kullandığı farklı bir söylem de şudur:"iki melek (gibi) olursunuz ya da ölümsüzleşirsiniz" (7:20).
105 Ğavâ, "bâtıl inançtan kaynaklanan cehalet" anlamına gelen el-ğayyu kökünden türetilmiştir. Kelimeye "kaybetti, kendini yitirdi, günah işledi" anlamları yanında, "hayat düzenini bozdu" (fesede 'ayşuhu) anlamı da verilmiştir (Râğıb).
106 Dünyanın Âdem(oğlu) için bir sürgün yeri olduğu türünden söylemleri Kur'an desteklemez. Zira Allah, Âdem'in tevbesini kabul ettikten sonra, tevbesinin ödülü olarak ona yeryüzünü inşa sorumluluğunu vermiştir.
107 Âdem ve Havva'nın şahsında tüm insan soyuna bir hitaptır (Zemahşerî). Ebu müslim'e göre bu tesniye zamiri Âdem ve Havva'nın şahsında her iki türün tamamına yöneliktir (Nkl:Râzî).
108 Yeşkânın muhtemel anlamaları hakkında bir çıklama için 121'in ilgili notunu bkz. Bu pasajın ana fikri şudur: Âdem de şeytan da Allah'a asi oldu. Âdem'i adam eden hatasını itiraf etmesi, İblis'i şeytan eden de hatasını savunmasıdır.
109 Buradaki zikrden amaç vahiydir. Çünkü zikrî tamlamasında zikr tamlanan olarak gelmiştir. Üstelik bağlam da "İlâhi mesaj"la ilgilidir.
110 Ma'îşeten danken sadece ekonomik daralmayı değil, aynı zaman ve mekân başta olmak üzere hayatın her alanındaki daralmayı ifade eder. Kur'an'ın amaçları göz önüne alındığında, burada maddi alandan çok mânevi alanın kastedildiği açıktır.
111 Kezalike zarfının farlı bir kullanımı için Kehf sûresinin 91. âyetine bakınız.
112 Lafzen: israf eden, haddi aşan kimseler.." Esrafenin türetildiği kök olan es-seref, "isanın herhahgi bir eyleminde aşırı gitmesi, haddi aşması" mânasına gelir (Râğıb). Burada dile getirilen israf, kuşku yok ki 39:53'te geçen "Ey hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!" ibâresinde geçenle aynı çağrışıma sahiptir.
113 İmanın ahlâkî karşılığı olan "güven" için bkz: 9:61, not 75.
105 Ğavâ, "bâtıl inançtan kaynaklanan cehalet" anlamına gelen el-ğayyu kökünden türetilmiştir. Kelimeye "kaybetti, kendini yitirdi, günah işledi" anlamları yanında, "hayat düzenini bozdu" (fesede 'ayşuhu) anlamı da verilmiştir (Râğıb).
106 Dünyanın Âdem(oğlu) için bir sürgün yeri olduğu türünden söylemleri Kur'an desteklemez. Zira Allah, Âdem'in tevbesini kabul ettikten sonra, tevbesinin ödülü olarak ona yeryüzünü inşa sorumluluğunu vermiştir.
107 Âdem ve Havva'nın şahsında tüm insan soyuna bir hitaptır (Zemahşerî). Ebu müslim'e göre bu tesniye zamiri Âdem ve Havva'nın şahsında her iki türün tamamına yöneliktir (Nkl:Râzî).
108 Yeşkânın muhtemel anlamaları hakkında bir çıklama için 121'in ilgili notunu bkz. Bu pasajın ana fikri şudur: Âdem de şeytan da Allah'a asi oldu. Âdem'i adam eden hatasını itiraf etmesi, İblis'i şeytan eden de hatasını savunmasıdır.
109 Buradaki zikrden amaç vahiydir. Çünkü zikrî tamlamasında zikr tamlanan olarak gelmiştir. Üstelik bağlam da "İlâhi mesaj"la ilgilidir.
110 Ma'îşeten danken sadece ekonomik daralmayı değil, aynı zaman ve mekân başta olmak üzere hayatın her alanındaki daralmayı ifade eder. Kur'an'ın amaçları göz önüne alındığında, burada maddi alandan çok mânevi alanın kastedildiği açıktır.
111 Kezalike zarfının farlı bir kullanımı için Kehf sûresinin 91. âyetine bakınız.
112 Lafzen: israf eden, haddi aşan kimseler.." Esrafenin türetildiği kök olan es-seref, "isanın herhahgi bir eyleminde aşırı gitmesi, haddi aşması" mânasına gelir (Râğıb). Burada dile getirilen israf, kuşku yok ki 39:53'te geçen "Ey hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!" ibâresinde geçenle aynı çağrışıma sahiptir.
113 İmanın ahlâkî karşılığı olan "güven" için bkz: 9:61, not 75.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder