Sayfalar

23 Mayıs 2017 Salı

27.Neml Sûresi 59-75. Âyetler

Kovulmuş şeytanın şerrinden Rahmân Rahîm Allah'a sığınırım

59 De ki: " Bütün hamd yalnız Allah'a, selam da O'nun seçip beğendiği kullarına olsun!"61
(Şimdi söylesinler): Allah mı daha hayırlı, yoksa ortak koştukları varlıklar mı?
60 (Allah) değilse kimdir gökleri ve yeri yaratan? 
Dahası, gökten sizin için su indiren? 
Üstelik onunla sizin bir tek ağacını bile yetiştiremeyeceğiniz, içinden su çıkan göz bebeği seçkin bahçeler yeşertmişiz.62
Allah'la beraber başka bir ilâh ha?! 
Yoo, onlar yoldan sapmış bir toplum olmalı.
61 (Allah) değilse kimdir yeryüzünü dinlenme yeri kılan ve vadilerinden ırmaklar akıtmış olan; dahası sağlam ve sarsılmaz dağlar inşâ etmiş olan; ve iki (farklı) su kütlesi arasına bir engel yerleştirmiş olan?
Hâlâ Allah'la beraber başka bir ilâh ha?! 
Yoo, onların çoğu (nereden bakacaklarını) bilmiyorlar?
62 (Allah) değilse kimdir
63 dua ettiğinde darda kalanın yardımına yetişecek olan ve kısıntıyı giderecek olan; ve sizi yeryüzünün halifeleri yapacak olan?64
Allah'la beraber başka bir ilâh, öyle mi?! 
Öğüt alanlarınız ne kadar da azınlıkta kalıyor!65
63 (Allah) değilse kimdir karanın ve denizin zifiri karanlıklarında yol bulmanızı sağlayan? 
Ve rüzgârları rahmetinin önü sıra müjdeci olarak gönderen?
Allah'la beraber başka bir ilâh ha?! 
Allah, onların ortak koştukları her şeyden aşkın ve yücedir.
64 (Allah) değilse kimdir yaratılışı ilk defa başlatan ve onu tekrar tekrar yenileyen? 
Dahası, kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran?
Allah'la beraber başka bir ilâh ha?66
De ki: "Eğer sözünüzün arkasında duruyorsanız, haydi delilinizi getirsenize!"
65 De ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse, idraki aşan hakikatleri bilemez;67 
Nitekim onlar da öldükten sonra nasıl ve ne zaman diriltileceklerinin bilincinde değiller.
66 Değilse, âhirete ilişkin (hakikatler) onların idrak edebileceği bir biçimde baştan sona bilgilerine sunulmuştur.
68
Gel gör ki onlar, ondan yana hâlâ kuşku içindedirler; daha beteri, ondan yana kördürler!
67 Bu yüzden, inkârda direnen kimseler şöyle dediler: 
"Ne  yani biz ve atalarımız toprağa karışıp gittikten sonra yeniden çıkarılacağız, öyle mi?
68 Doğrusu bize ve atalarımıza bu vaad önceden de yapılmıştı. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değil."
69 De ki "Yeryüzünde dolaşın da, günahı tabiat haline getirenlerin
69 sonu ne olmuş, görün!"
70 Yine de sen onları için hüzünlenme! Ve onların hile ve desiselerinden dolayı sıkıntılanma!
71 Bir de diyorlar ki:"(Azaba ilişkin)
70 bu tehdidiniz ne zaman gerçekleşecek, eğer sözünüze sadıksanız haber verin bakalım?"
72 De ki: "Belki de, acele gelmesini istediğiniz o azabın bir kısmı peşinize çoktan takılmıştır bile!"
73 Yine de unutma ki, senin Rabbin insanlığa karşı pek lütufkârdır; ve fakat insanların çoğu şükretmemektedir.
74 Yine unutma ki, senin Rabbin onların kalplerinin gizlediklerini de açığa vurduklarını da elbette bilir.
75 Ne gökte ne de yerde71 gizli ve gizemli72 hiçbir şey73 yoktur ki, kesin ve net bir yazılım ve yasayla kayıt altına alınmamış olsun.74

Dipnotlar

61 Buraya kadar anlatılanlar, Hz. Peygamber'in ve diğer inananların kişiliğini inşâ amacı taşır, Bunun göstergesi, Allah'a hamdi ve kıssası anlatılan peygamberlere selamı emreden bu âyettir. Buradaki selam ile Ahzab 56'da mü'minlere Rasulullah için emredilen selam arasında derin bir bağlantı var gibidir.
62 Hadîka (ç. hadâik) "içinden su çıkan sık ağaçlı bahçe/orman". Hadkatu'l-ayn: "göz bebeği". Kişi için gibi kıymetli olan bahçe". Bu nedenle, cennâta ilaveten kullanılan "tabanından ırmaklar akan" ifadesi, Hadâik için kullanılmaz (Bkz: 78:33; 80:30).
63 Em edatının inkârî istifham içeren yapısına dayanarak (İtkân II, 164).
64 Bir önceki âyetin yüklemleri geçmiş zaman kipindeyken, burada muzarı kipindedir. Bu farklılık tercümeye yansıtılmıştır. 
65 Veya  :"Ne kaar da az öğüt alıyorsunuz?"
66 Eğer 59. âyetteki em-meni ilgi zamiri olarak alırsak, bu âyeti oradan ki sorunun devamı olarak " Allah'ın yanında başka bir ilâh daha mı var?" şeklinde çevirmek mümkündür. 
67 Ğaybı bu şekilde çevirimizin en mukni gerekçesi bir sonraki âyettir. Ğayb, benzer bağlamlarda, "insan idrakini aşan hakikatler"i ifade eder. İçkin bir varlık olarak insan aşkın hakikatleri kavrayamaz. Kavranamayan bu tür hakikatler imanın konusudur. Sözün özü ğayb konusunda iman idareke değil idrak imana tâbidir.
68 Veya: "Hayır, onların âhirete ilişkin bilgileri yeterli seviyede değildir!" Bu okuyuşa, "bel edatı kendisinden sonrasını olumsuzlamaz" itirazı yapılmıştır (Ebu Amr'a katılarak Taberî). İddârakenin türetildiği dereke, "yüksek bir şeyin seviyesine indirmek" anlamına gelir ki ğayba verdiğimiz anlam bununla ilgilidir (Bkz: Âyet 65). et-Tedâruk," en yüksek düzeyde katkıda bulunmak"tır. Tedârake fiili " en arkadaki en öndekine kavuştu" anlamını taşır (Râğıb). Çevirideki " baştan sona" ifadesinin gerekçesi budur. 84. âyetteki lem tuhîtû bihâ 'ilmen ibâresi, bu İbâreyle karşıtlık içerir: Âyeti bel edrake okuyanlara göre mâna "Ama onların bilgilerinin kapsamına âhirete ilişkin bilgi giriyor mu bakalım?" olur (ferra). Âyeti belâ eddaruke olarak okuyan İbn Abbas, cümlede istihzaî bir anlam olduğunu söylemiştir (Ferra).
69 El Mucrimîni bu şekilde çevimizin gerekçesi için msz: 8:8, not 11.
70 Devamındaki âyetten yola çıkarak.
71 Ya da mecazen: insan üstü âlemde ve insan altı âlemde.."
72 Ğaibe, hem tüm boyutlarıyla gizli olanı, hem de açık olduğu halde bazı boyutlarıyla gizemli olanı kapsar Kelimenin belirsiz formda oluşu da bunu pekiştirir.
73 Veya: "göğün ve yerin gizli-saklı en küçük sırrı bile.." İbaredeki ğâibin sıfat, sonundaki tâ'nın da mübalağa için olması durumunda (Râzî).
74 Kitâb-ı mubîn ile Kur'an değil, "bilinmeyen bir sistemle korunmuş ana kart" anlamına gelen levh-i mahfûz kastedilmiştir. Fî kitâbîn mubinindeki lugavî belirsizlik ve lafzî apaçıklığa dair bir not için bkz: 11:6.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder