Kovulmuş şeytanın şerrinden Rahmân Rahîm Allah'a sığınırım
1 Ey insanlık!1 Sizi bir tek canlı varlıktan2 yaratan, ondan da eşini3 yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın var eden Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun!
Kendisi adına birbirinizden (hak) talebinde bulunduğunuz Zât'a ve bu insanlık bağına4 karşı sorumluluk duyun.
Kuşkusuz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.5
Kendisi adına birbirinizden (hak) talebinde bulunduğunuz Zât'a ve bu insanlık bağına4 karşı sorumluluk duyun.
Kuşkusuz Allah, üzerinizde daimî bir gözetleyicidir.5
2 O hâlde yetimlere mallarını verin; değersizi değerliyle değiştirmeyin.6 Onların mallarını kendi mallarınıza katıp da boğazınıza geçirmeyin. Çünkü bu büyük bir vebaldir.7
3 Ve eğer yetimlere,8 âdil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman size helâl olan diğer kadınlardan (biriyle evlenin);9 (hatta) ikişer, üçer ve dörder...10
Ama onlara âdil davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir taneyle ya da elinizin altındakilerle (yetinin)!11
Altına girdiğiniz sorumluluğu ihlal etmemeniz açısından en uygun yol budur.12
4 Kadınlarınıza mehirlerini, gönül rızasıyla karşılık beklemeksizin13 verin! Ve fakat, kendi rızasıyla bir kısmını size bırakırlarsa, onu da afiyetle yiyin!
5 Allah'ın koruyasınız diye sizin sorumluluğunuza bıraktığı malları, kârını zararını hesap etmekten aciz (mal sahiplerinin) eline terk etmeyin!
Fakat bu mallarla onları yedirin, giydirin ve onlara (durumu) münasip bir dille izah edin!
6 Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar (mallarına dair) sınayın; ama eğer aklen olgunlaştıklarını tespit ederseniz, mallarını kendilerine verin!
Büyüyüverecekler diye mallarını alelacele ve saçıp-savurarak yemeye kalkmayın: ihtiyacı olmayan kimse tenezzül etmesin, muhtaç olan da münasip bir biçimde yararlansın!
Mallarını kendilerine iade ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun!
Hesap sorucu olarak Allah yeter.
Ama onlara âdil davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir taneyle ya da elinizin altındakilerle (yetinin)!11
Altına girdiğiniz sorumluluğu ihlal etmemeniz açısından en uygun yol budur.12
4 Kadınlarınıza mehirlerini, gönül rızasıyla karşılık beklemeksizin13 verin! Ve fakat, kendi rızasıyla bir kısmını size bırakırlarsa, onu da afiyetle yiyin!
5 Allah'ın koruyasınız diye sizin sorumluluğunuza bıraktığı malları, kârını zararını hesap etmekten aciz (mal sahiplerinin) eline terk etmeyin!
Fakat bu mallarla onları yedirin, giydirin ve onlara (durumu) münasip bir dille izah edin!
6 Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar (mallarına dair) sınayın; ama eğer aklen olgunlaştıklarını tespit ederseniz, mallarını kendilerine verin!
Büyüyüverecekler diye mallarını alelacele ve saçıp-savurarak yemeye kalkmayın: ihtiyacı olmayan kimse tenezzül etmesin, muhtaç olan da münasip bir biçimde yararlansın!
Mallarını kendilerine iade ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun!
Hesap sorucu olarak Allah yeter.
Dipnotlar:
1 Nida için bkz: 2:21, not 28.
1 Nida için bkz: 2:21, not 28.
2 Buradaki nefs-i vahide, iki anlama gelebilir.
1) Â'râf 11, Nisâ 1 ve Hucurât 13 ışığında, Âdem'in de kendisinden yaratıldığı ilk organik bileşiğe (hücre) delâlet eder. Kur'an'da nefs 16, nufûs 2, enfus 153 yerde gelir. Hepsinde de anılan şeyin maddî ve mânevi unsurlarıyla birlikte "kendisi, zâtı, özü" mânasına gelir. Her can ölümü tadar. Nefis tatmin, rıza, yalvarma, korku, yatışma, fedakârlık, hile,haset, pişmanlık ve vesvese ile nitelenir. İman ve küfür, hidayet ve dalalet, günah ve takvâ, ödül ve cezca ile alâkalı kullanılır. Kur'an cisim ve ceseti hiç âhiretle alâkalı kullanmazken, nefsi, âhiretle alakalı olarak sık kullanır.
2) İnsanoğlunun kadın olsun erkek olsun bir tek özden yaratıldığına delâlet eder. (Ebu Müslim el-Isfahani'den nkl: Râzî, Mefâtîh).
3 Zevc için bkz: 42:11, not 12. "Ondan da eşini" ibaresi, "onun cinsinden" şeklinde eşin de aslı olan biyolojik kökenin bölünerek çoğalmasına delâlet edebilir (Krş. Ebu Müslim'den nkl. Râzi). Geleneksel tefsir bu ibareyi Eski Ahid ışığında okuyarak Âdem'in eşinin Âdem'in bedeninden yaratıldığını söyler. Bunu teyiden de, mecaz olduğu açık olan "Kadın kürek kemiğinden yaratılmıştır" rivayetini nakleder (Buhari, Enbiya 2). Oysa "kadın kürek kemiği gibidir" versiyonu, sözün mecaz olduğunu izaha yeterlidir (Müslim, Radaa 18).
4 Lafzen: "rahimlere". Bu bağlamda erhâm, tüm insanlığın birbiriyle olan kan bağına delâlet eder. Bu bağ tek tek tüm insanların gözetmesi gereken "insanlık" ortak paydasını temsil eder. İnsanlığa karşı sorumluluk ile Allah'a karşı sorumluluk birlikte gelmiştir. Bizim "insanlık bağı" olarak tercüme ettiğimiz erhâmın tekili olan rahim organı için Hz Peygamber şöyle buyurur: "Rahim, Rahmân'dan bir daldır" (Buharî, Edep 81:13). Bir bakıma kadın rahmi, ilâhi rahmetin insandaki teccellilerinden biridir.
1) Â'râf 11, Nisâ 1 ve Hucurât 13 ışığında, Âdem'in de kendisinden yaratıldığı ilk organik bileşiğe (hücre) delâlet eder. Kur'an'da nefs 16, nufûs 2, enfus 153 yerde gelir. Hepsinde de anılan şeyin maddî ve mânevi unsurlarıyla birlikte "kendisi, zâtı, özü" mânasına gelir. Her can ölümü tadar. Nefis tatmin, rıza, yalvarma, korku, yatışma, fedakârlık, hile,haset, pişmanlık ve vesvese ile nitelenir. İman ve küfür, hidayet ve dalalet, günah ve takvâ, ödül ve cezca ile alâkalı kullanılır. Kur'an cisim ve ceseti hiç âhiretle alâkalı kullanmazken, nefsi, âhiretle alakalı olarak sık kullanır.
2) İnsanoğlunun kadın olsun erkek olsun bir tek özden yaratıldığına delâlet eder. (Ebu Müslim el-Isfahani'den nkl: Râzî, Mefâtîh).
3 Zevc için bkz: 42:11, not 12. "Ondan da eşini" ibaresi, "onun cinsinden" şeklinde eşin de aslı olan biyolojik kökenin bölünerek çoğalmasına delâlet edebilir (Krş. Ebu Müslim'den nkl. Râzi). Geleneksel tefsir bu ibareyi Eski Ahid ışığında okuyarak Âdem'in eşinin Âdem'in bedeninden yaratıldığını söyler. Bunu teyiden de, mecaz olduğu açık olan "Kadın kürek kemiğinden yaratılmıştır" rivayetini nakleder (Buhari, Enbiya 2). Oysa "kadın kürek kemiği gibidir" versiyonu, sözün mecaz olduğunu izaha yeterlidir (Müslim, Radaa 18).
4 Lafzen: "rahimlere". Bu bağlamda erhâm, tüm insanlığın birbiriyle olan kan bağına delâlet eder. Bu bağ tek tek tüm insanların gözetmesi gereken "insanlık" ortak paydasını temsil eder. İnsanlığa karşı sorumluluk ile Allah'a karşı sorumluluk birlikte gelmiştir. Bizim "insanlık bağı" olarak tercüme ettiğimiz erhâmın tekili olan rahim organı için Hz Peygamber şöyle buyurur: "Rahim, Rahmân'dan bir daldır" (Buharî, Edep 81:13). Bir bakıma kadın rahmi, ilâhi rahmetin insandaki teccellilerinden biridir.
5 Zımnen: aynı ana babadan gelenlerin birbirlerine soy sopla övünmeleri anlamsızdır.
6 Zımnen: Âhiret saadeti, dünyanın geçici servetiyle takas etmeyin. Çift çağrışımlı bu cümlenin vurgusu şudur: "haramı helalle, pisi temizle, meşru olanı gayrı meşru olanla değiştirmeyin!" (Taberî ve Râzî).
7 Hûb, aslen "sahibini cürüm işlemek zorunda bırakan ihtiyaç" demektir. Bu ve bir sonraki âyet, tarihi bağlamın da teyit ettiği gibi, yetimleri olan dul şehit hanımlarıyla evlenip onları himaye etmekle ilgilidir.
8 Veya: "dul kadınlara". Bu "yetimler" ile evlenilen şehit hanımı dul kadınların getirdiği şehid çocuğu olan yetimler anlaşılmalıdır. Zira 6. âyet bunların büyüdüklerinde evlendirilmesinden söz etmektedir. Burada hitap evliyedir, bekâra değil. Onun için ikiyle (mesnâ) başlamıştır. Âyetin sonundaki vâhide ile eş üzerine alınan yetim sahibi ilk dul hanım (yani ikinci eş ) kastedilmiş olsa gerektir. "Yetim" kavramı "dul hanımları" da kapsar.
9 Yeğni Urve b. Zübeyr'in sorusuna Hz. Âişe'nin verdiği cevaptan yola çıkarak: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızları kendinize nikâhlamakla onlara karşı adâletsizlik yapacaksanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan biriyle evlenin..." Hz. Âişe'nin açıklamasına göre, mal sahibi yetim kızların velileri, malları için onlarla evlenmek istiyor, fakat vermeleri gereken mehri de vermek istemiyorlardı (Buhârî ve Müslim). Said b Cübeyr, Katâde ve tabiinden diğerlerine göre bu cümlelerin anlamı şudur: "Nasıl yetimlerin haklarına tecavüz etmekten haklı olarak çekiniyorsanız, aynı şekilde evlenmeye niyetlendiğiniz kadınların hak ve çıkarları için de aynı özeni gösteriniz."
10 Bu sayıların sınırlama mı, rakam mı ifade ettiği tartışılmıştır. Vav bağlacını seçim bildiren ev (veya) saymanın, İbn Hişam'ın dediği gibi lügatte bir delili yoktur. Her hâlükarda bu âyet, dul ve yetim kadın ve kızların mağduriyetini gidermek için, olağanüstü durumlarda birden fazla evliliğe cevaz vermiş, hatta teşvik etmiştir. Nitekim bu pasajlar da savaşın açtığı yaraları sarmak için inmiştir. Normal durumlarda vahyin tavsiyesi tek eşliliktir. Âyetin sonu buna delâlet eder.
11 Ev mâ meleket eymânukum için 24. âyetin notuna bkz.
12 Veya 'avlin "çok çocuk" anlamından yola çıkarak: "çok çocuğun sorumluluğunu üstlenmemek eçısından daha uygundur". Fakat bu, bağlamla uyumlu değildir (Krş: İbn Âşur). 'Avl, ağır bir sorumluluk altına girmek" anlamına gelir (Râğıb). Bu kök "birini çekince diğeri ayakta kalamayacak kadar birbirine yaslanan iki ve ya daha fazla unsuru ifade eden ailenin türetildiği köktür. Bu hüküm erkeklerin azaldığı, dul ve yetimlerin çoğaldığı savaş şartlarında, bu dulları yetimlerinden ayırarak evlenmeyi engelleme amacına yönelik olabilir.
13 Nihleten "karşılıksız ikram" anlamına gelir. Yani mehir herhangi bir şeyin karşılığı olarak nitelenemez.
6 Zımnen: Âhiret saadeti, dünyanın geçici servetiyle takas etmeyin. Çift çağrışımlı bu cümlenin vurgusu şudur: "haramı helalle, pisi temizle, meşru olanı gayrı meşru olanla değiştirmeyin!" (Taberî ve Râzî).
7 Hûb, aslen "sahibini cürüm işlemek zorunda bırakan ihtiyaç" demektir. Bu ve bir sonraki âyet, tarihi bağlamın da teyit ettiği gibi, yetimleri olan dul şehit hanımlarıyla evlenip onları himaye etmekle ilgilidir.
8 Veya: "dul kadınlara". Bu "yetimler" ile evlenilen şehit hanımı dul kadınların getirdiği şehid çocuğu olan yetimler anlaşılmalıdır. Zira 6. âyet bunların büyüdüklerinde evlendirilmesinden söz etmektedir. Burada hitap evliyedir, bekâra değil. Onun için ikiyle (mesnâ) başlamıştır. Âyetin sonundaki vâhide ile eş üzerine alınan yetim sahibi ilk dul hanım (yani ikinci eş ) kastedilmiş olsa gerektir. "Yetim" kavramı "dul hanımları" da kapsar.
9 Yeğni Urve b. Zübeyr'in sorusuna Hz. Âişe'nin verdiği cevaptan yola çıkarak: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızları kendinize nikâhlamakla onlara karşı adâletsizlik yapacaksanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan biriyle evlenin..." Hz. Âişe'nin açıklamasına göre, mal sahibi yetim kızların velileri, malları için onlarla evlenmek istiyor, fakat vermeleri gereken mehri de vermek istemiyorlardı (Buhârî ve Müslim). Said b Cübeyr, Katâde ve tabiinden diğerlerine göre bu cümlelerin anlamı şudur: "Nasıl yetimlerin haklarına tecavüz etmekten haklı olarak çekiniyorsanız, aynı şekilde evlenmeye niyetlendiğiniz kadınların hak ve çıkarları için de aynı özeni gösteriniz."
10 Bu sayıların sınırlama mı, rakam mı ifade ettiği tartışılmıştır. Vav bağlacını seçim bildiren ev (veya) saymanın, İbn Hişam'ın dediği gibi lügatte bir delili yoktur. Her hâlükarda bu âyet, dul ve yetim kadın ve kızların mağduriyetini gidermek için, olağanüstü durumlarda birden fazla evliliğe cevaz vermiş, hatta teşvik etmiştir. Nitekim bu pasajlar da savaşın açtığı yaraları sarmak için inmiştir. Normal durumlarda vahyin tavsiyesi tek eşliliktir. Âyetin sonu buna delâlet eder.
11 Ev mâ meleket eymânukum için 24. âyetin notuna bkz.
12 Veya 'avlin "çok çocuk" anlamından yola çıkarak: "çok çocuğun sorumluluğunu üstlenmemek eçısından daha uygundur". Fakat bu, bağlamla uyumlu değildir (Krş: İbn Âşur). 'Avl, ağır bir sorumluluk altına girmek" anlamına gelir (Râğıb). Bu kök "birini çekince diğeri ayakta kalamayacak kadar birbirine yaslanan iki ve ya daha fazla unsuru ifade eden ailenin türetildiği köktür. Bu hüküm erkeklerin azaldığı, dul ve yetimlerin çoğaldığı savaş şartlarında, bu dulları yetimlerinden ayırarak evlenmeyi engelleme amacına yönelik olabilir.
13 Nihleten "karşılıksız ikram" anlamına gelir. Yani mehir herhangi bir şeyin karşılığı olarak nitelenemez.
Hz Adem`in yaratılışı. Kurana göre insanlar nasıl çoğaltıldı? Mehmet Okuyan/Caner Taslaman. (11 Temmuz 2015 Habertük)
Mehmet Okuyan - İslam'da Yetim Hakkı (12 Ocak 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder