Sayfalar

20 Mayıs 2017 Cumartesi

22.Hac Sûresi 49-57. Âyetler

Kovulmuş şeytanın şerrinden Rahmân Rahîm Allah'a sığınırım

49 (Ey Peygamber!) De ki: "Ey insanlar Şu bir gerçek ki, ben size gönderilmiş anlaşılır sözler söyleyen bir uyarıcıyım.72 
50 Ve işte (Allah'tan aldığım uyarı): İmanda sebat eden, o imanla uyumlu ıslah edici davranışlarda bulunan kimseleri sınırsız bir bağış beklemektedir.73
51 Ama âyetlerimizi etkisiz kılmak için çaba harcayanlara gelince: işte onlar, gözleri faltaşı gibi açacak dehşet bir ateşe duçar olacaklar.74
52 Hem senden önce kimi rasul ve nebi olarak göndermişsek,75 (sonuç almayı) umdukları her seferinde, şeytan mutlaka onun idealindeki amaca ilişkin beklentisine gölge düşürmeye çabalamıştır.76 Fakat Allah, şeytanın çabasını boşa çıkarır; dahası Allah, âyetlerini kendi içinde açık ve birbirlerini açıklayıcı kılar: zira (yalnızca) Allah'tır her şeyi bilen,77 her hükmünde tam isabet kaydeden.
53 (Allah'ın) şeytanın engel koyma çabasına (izin vermesi), yalnızca kalplerinde bir tür hastalık bulunan ve iç dünyaları kararmış olan kimseleri sınamak içindir.78 İşte bu tür zalimler, kesinlikle derin bir cepheleşme içindedirler.79
54 Yine (bunun bir nedeni) de, bilgi ve bilginin amacını kavrayanlar80 bu (mesajın) Rabbinden gelen hakikatin ta kendisi olduğunu anlasınlar diyedir. Bu sayede ona inanacaklar, nihayet kalpleri ona tam bir teslimeyetle yatışacaktır. Şu bir gerçek ki, Allah inanıp güvenen kimseleri dosdoğru bir yola yöneltir. 
55 İnkârda direnen kimseler ise, Son Saat kendilerini ansızın gelip buluncaya ya da (yaşama sevincinin) kökünü kurutan bir günün81 tarifsiz azabı kendilerine kavuşuncaya kadar, bu mesajın kaynağı hakkında82 kuşku duymaya devam edecekler.
56 Hâkimiyetin tamamı o gün, sadece Allah'a ait olacaktır. O onları yargılayıp aralarında hüküm verecektir. İşte bunun sonucunda iman eden ve o imanla uyumlu davranış sergileyen kimseler, her türlü nimetle dolu olan cennetlere yerleşecekler.
57 Ama inkârda inat eden ve Bizim âyetlerimizi yalanlayanlara gelince,
83 işte onların hakkı, onur kırıcı bir terkedilmişliğe mahkûm olmaktır.84

Dipnotlar:
72 Mubîn: "Bâtıni ve gizemli olmayan". Zımnen: Beni bir takım üstü kapalı ve esrarlı sözler söyleyen kâhinler, şamanlar, şairler ve hikâyecilerle, mesajımı da şifre ve bâtınî sırlarla dolu kehanet, ezoterik şiir ve mitolojiyle karıştırmayın. Kaynağı ve amacı hakikat olan bir mesajın kendisi de açık ve berraktır (mubin).
73 Mağfiretun ve kerimun'deki belirsizlik, çevireye "sınırsız" ve "tarifsiz" olarak yansımıştır.
74 Cahîm ile ilgili bkz: 73:12, not 13.
75 "Kaynağından hedefine doğru uzayıp giden" anlamına gelen risl kökünden türetilen rasul ile, "bir yerden bir yere intikal" anlamına gelen neb'e kökünden türetilen nebî arasındaki fark şöyle açıklanabilir: Her Peygamber vahyin kaynağına nisbetle nebî, vahyin hedefine nisbetle rasûldür. Klasik kelâmın vahyiden kopuk ön kabullerinin aksine, Kur'an açıkça şunu söyler: Her nebî aynı zamanda rasûl, her rasûl de aynı zamanda nebîdir. Nübüvvete ilişkin vahiy "Oku, yaratan Rabbin adına!" (96:1) ile başlayan ilk âyetler, risalete ilişkin ilk vahiy ise "Sen ey içine kapanan kişi! Kalk ve (insanları) uyar!" (74:1-2) âyetleridir. Kur'an'da genelikle Hz. Peygamberin şahsıyla ilgili hitaplar nebi, misyonuyla ilgili hitaplarda rasul kullanılırsa da, birbirlerinin yerine kullanıldığı da vakidir. 
76 Temmenni "takdir etmek" anlamına alınarak Allah'a isnat edilirse zımnî anlam "senden önceki her elçi için Allah'ın korumasına muhtaç şeytanın vesvesesine açık bir insan olarak (melek değil) göndermeyi takdir ettik" (Ebu Müslim'den Râzî). Temennâ ve umniyye, "Nihaî karar, kader, takdir, sonucu belirleyen ölçü" anlamına gelen el-menâ kökünden türetilmiştir. "Döl suyu"na meni denilmesi de bundandır. Temenna "idealindekine ulaşmak için beklenti içine girdi" anlamına gelir. Hem karşılığı olan, hem de karşılığı olmayan beklenti için kullanılır. Aynı şey umniye (ç. emaniy) için de geçerlidir. Hem "olabilirlik derecesi yüksek idealler hedefleyip o amaca ulaşma  umut ve arzusuna", hem de "ulaşmasına imkânsız sahte hedefler, ham hayaller kuruntular peşinde koşmaya" delâlet eder (Lisân ve Mekâyîs). Kur'an'da her iki anlamıyla da kullanılmıştır. Bu âyetten de açıkça anlaşılmaktadır ki, insanın ideallindeki nihâi amaca ilişkin umut ve beklentileri hedefinden saptırılabilir. İdeallerine ulaşma arzusu, insanı ahlâkî ilkelerden saptıran bir tutkuya dönüşmemelidir. Hayalindeki sonucun henüz gerçekleşmemiş güzelliği başını döndürüp, kendisini yoldan alıkoymamalıdır. 
77 Bu 'alim ismi "geleceğe yönelik ideal beklenti" ile alâkalıdır. Geleceğe ilişkin ideal beklentiler ve ütopik hayaller içine girenlere geleceği sadece Allah'ın bildiği hatırlatılmaktadır. 
78 "Kalplerinde hastalık bulunanlar" ile ilgili genel bir okuma için bkz: 74:31, not 24.
79 Lafzen: "derin bir kopuş.." Bu kopuşun sahibi, kendi kendine kıyan biridir (zâlim). Şikâkın "muhalefet, karşıtlık" anlamı göz önüne alındığında, "cepheleşme" en uygun karşılık gibi göründü. Kelimenin semantik seyri de bizi "kendisiyle ve Rabbiyle kavgalı olma" mânasına ulaştırır.
80 'İlmi çevirimiz için bkz: 21:74, not 74.
81 Akîm hem faili olarak "soy kurutan" hem de mef'ul olarak "soyu kurumuş" anlamına gelir. Yevmin akîm, "içerisinde mutluluk ve sevinçten eser kalmamış zaman" demektir (Râğıb).
82 Minhudaki zamir Allah'a ait olabileceği gibi, bir önceki âyetteki ennehudaki zamirin merciine de ait olabilir. İki tarafı da görecek şekilde gelmesi şöyle bir nükte içerir: mesajını inkâr Allah'ı inkâr anlamına gelir.
83 Burada çarpıcı olan iman ve sâlih amelin karşısına küfür ve tekzibin yerleştirilmesidir. Bu durumda sâlih amel, tasdikin zorunlu sonucu olup çıkmaktadır. 
84 Azâbın "terk etme, alıkoyma, engel olma" anlamı için bkz: 68:33, not 29.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder